T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
AYDIN / EFELER - Umurlu Çok Programlı Anadolu Lisesi

Meslek Seçiminin Önemi

MESLEK SEÇMEK HAYAT BİÇİMİ SEÇMEKTİR

Bir yüksek öğrenim programını seçerek "tercih listesini" dolduran genç; gerçekte yaşayacağı hayat biçimini seçiyor demektir.

Birçok insan seçmiş olduğu mesleğin getireceği hayat biçimini bilmediği veya iyi incelemediği için başarısız, verimsiz ve mutsuz olmaktadır.

Bu sebeple "tercih listesi"ni dolduran her gencin, yazdığı her yüksek öğrenim programı için kendisine sorması gereken bazı sorular vardır. Aşağıda daha bilinçli bir tercih yapmaya ışık tutacak ve meslek seçimine yardımcı olacak sorular sıralanmıştır.

1.Bu yüksek öğrenim programı bana bir meslek kazandıracak mı?

Cevap "evet" ise:

2.Bu mesleğin bana getireceği hayat biçimi beni mutlu edecek mi? Ben bu mesleğin bana getireceği hayat biçimini yaşamak istiyor muyum?

Cevap "hayır" ise:

2.İki veya dört yıllık bu yüksek öğrenim programını okumakla kendimi yıllarını kaybetmiş bir insan olarak değil de, ilgi duyduğum alanda bilgilenmiş bir insan olarak mı hissedeceğim? Bu duygu bana mutluluk verecek mi?

Bu ön sorulardan sonra meslek seçimi konusunda ışık tutacak sorular şunlardır:

1.Kendimi 30 yaşlarında nasıl görüyorum? Nasıl bir hayat yaşamak isterim?

İnsanın 16- 18 yaşından 35 yaşındaki isteklerini tahmin etmesi çok zor olabilir ama yine de insanların büyük çoğunluğu 35 yaş dolaylarında evli ve çocuk sahibi olurlar. Bir aile düzenini ayakta tutabilmek için seçmeyi düşündüğümüz hayat biçimi nedir? Bazı işler gençlik yıllarında insana iyi para kazandırır ve renkli bir hayat sunar. Bir kış turizm bölgesinde kayak öğretmenliği böyle bir işe örnektir. Ancak bu tür işleri yapanların büyük bölümü 50 yaşlarına doğru aldıkları kiloları zor taşıyan bedenleriyle, gençlik anılarını anlatarak mutsuzluklarını hafifletmeye çalışırlar.

Buna karşılık bazı işler konusunda harcanan çabalar meyvelerini hayatın ileri yıllarında verir. Üniversitede öğretim üyeliği (akademisyenlik) böyle bir iş örneğidir. Otuz beş yaşlarından başlayarak akademisyenlerin saygınlığı ve etkinliği artar, çevrelerine toplananların sayısı kabarır. Bu da hayatı zenginleştirir ve anlam katar.

Bu iki uç örneğe göre siz hayatınızı nasıl düzenlemek istersiniz?

 

2.Büyük bir şirkette mi çalışmak isterim, serbest çalışmayı mı tercih ederim?

Büyük şirketlerde büro işi yapmak, çoğunlukla kişinin işi iş yerinde bırakmasına ve kendi boş zamanını dilediği gibi kullanmasına imkân verir. Buna karşılık bazı kurallara uymak ve başka insanlarla uzlaşmak zorunludur.

Serbest olarak çalışma imkânı veren doktorluk, muhasebecilik, mimarlık, avukatlık gibi mesleklerde kişi oldukça geniş bir alan içinde kendi kurallarını kendisi koyar. Ancak bu tür işleri yapanlar gecelerini, hafta sonlarını da içine alan bir çalışma temposu içinde olmaktan kendilerini alamaz ve bütün güçlükleri tek başına göğüslemek zorunda kalır, çok kere yıllık izinlerini bile yapamazlar.

 

3.Büyük şehirde mi, küçük şehirde mi yaşamak istiyorum?

Bazı işler büyük şehirde yaşamayı zorunlu kılar. Yayıncılık, bankacılık, gazetecilik, reklamcılık bu tür işlerdendir. Büyük şehirlerde yaşamak, günün birkaç saatini trafik içinde geçirmeyi, farklı insan ilişkileri kurmayı gerektirir. Buna karşılık büyük şehirler, ilgi duyanlara çeşitli sanat faaliyetlerini izleme imkânı verdiği gibi eğitim ve sağlık açısından da küçük yerleşim merkezlerinde yaşayanlara kıyasla farklı seçenekler sunar.

Küçük yerleşim merkezleri insanların belirlenmiş sınırlar içinde daha sakin bir hayat sürmelerine imkân verir. Ne insan ilişkileri, ne ulaşım insan hayatında önemli bir problem oluşturur. Küçük merkezlerde yaşayanlar büyük şehirlerde yaşayanların aksine "zamansızlıktan" şikayet etmezler, her gün tanıdık yüzlerle selamlaşarak işlerine gider, kendilerine ve ailelerine bol miktarda zaman ayırabilirler.

 

4.Çok para kazanmak istiyor muyum?

Bu soruyu yadırgayanlar çoğunlukta olacaktır. Ancak insanın seçtiği hayat biçimi, aldığı riskler, çalışma süresi ve işin hayatına getirdiği yük çok kere önceden bilinebilir. Bunu bilebilmek için seçilen iş konusunda ayrıntılı olarak düşünmek gerekir.

Başarıya ulaşmış üst düzey yöneticileri, avukatlar, doktorlar oldukça rahat ve yüksek standartta bir hayat yaşarlar ancak bu onların işlerini bizzat kendileri yaptıkları süre içinde devam eder. Bu meslekler büyük mülkler ve gelecek güvencelerine imkân veren "büyük paralar" kazandırmaz. Buna rağmen bu meslek mensuplarının kendilerine ve ailelerine ayıracak zamanları çok azdır.

 

5.Emin bir iş mi istiyorum, yoksa risk almaya hazır mıyım?

İster devlet kesiminde, ister özel sektörde maaşa bağlı bir iş sınırlı fakat güvenli bir hayattır. Kendi işini kuran kişinin önünde her türlü başarı imkânı olduğu gibi her türlü başarısızlık ihtimali de açıktır. Kazandıkları paralara gıpta edilen birçok iş sahibinin "elde ettiklerini" hayatları karşılığı elde ettikleri pek düşünülmez. Risk almayı göze almak, insanın geleceğini kesinlikle belirleyen çok önemli bir özelliktir. Buna karşılık belirli bir çalışmanın karşılığında elde edilen ücrete bağlı işler insana güven ve rahatlık verir. Ücretin sağladığı imkânlarla sınırlı bir hayat sürmeyi zorunlu kılan bu tür işlerde çalışanların hayatlarında büyük dalgalanmalar olmaz.

 

6.Seyahat etmeyi seviyor muyum?

İster kısa süreli olsun, ister uzun süreli seyahat etmek bir strestir. Çünkü seyahat insanları yeni şartlara uymaya zorlar. Bazı insanlar seyahatin getirdiği zorlanmadan çok fazla etkilenirken, bazı insanlar bu durumdan zevk bile alabilirler. Siz hangi gruptansınız? Seçeceğiniz mesleğin bu özelliğinize uygun olmasına dikkat edin.

 

7.Nerede çalışma bana zevk verir? Açık havada mı bina içinde mi?

Açık havada sadece ziraat mühendisleri ve veteriner çalışmaz. Birçok mühendis ve pazarlamacı da iş saatlerini büro dışında geçirir. Siz neden hoşlanırsınız? Sıcak veya soğuk günlerde odanızın sabit konforunu mu tercih edersiniz yoksa bütün günü masa başında geçirmektense günlük hayatın hareketliliğine katılmayı mı istersiniz? Seçmeyi düşündüğünüz mesleğin bu açıdan size uygunluk derecesi nedir?

 

8.Hangi derslerden daha çok zevk alıyorum?

İlköğretim ve lise hayatında öğretmenler, dersleri sevmek veya sevmemek konusunda önemli bir belirleyiciyse de sağduyu sahibi bir öğrencinin hangi dersle ilgilenmenin kendisine zor geldiği, hangi dersleri çalışmanın zevk verdiği konusunda fikri vardır.

Ortaöğretimde okutulan dersler genel hatlarıyla matematik ve fen; sosyal bilimler, sanat ve yabancı diller olarak dört gruba ayrılabilir. Öğrencinin bu derslerdeki başarı düzeyi onun bu derslerle ilgili mesleklerdeki başarı düzeyi konusunda genel bir fikir ve önemli ipuçları verir.

Üniversite eğitimini ve meslek seçimini bu ipuçlarını göz önüne alarak düzenlemekte büyük yarar vardır. Her ne kadar okul başarısı meslek başarısı konusunda kesin bir fikir vermese de kişinin ilgilenmekten zevk aldığı ve zorlandığı alanları bilmesi ve seçimini ona göre yapması yerinde olur. Böylece ileride doğacak iş tatminsizliği veya yapılmış olan eğitimin dışındaki bir alandan meslek seçmek konusunda risk azaltılmış olur.

Kişinin yeteneklerine uygun düştüğü halde farklı sebeplerden ötürü hoşuna gitmeyen mesleklerde olabilir. Örneğin insanlarla yakın olmaktan hoşlanmadığı halde, fen dersleri iyi diye hekim olmak mesleğin ilerleyen yıllarında iş tatminsizliği doğuracak bir durumdur. Bu sebeple bir gencin meslek seçimini yaparken o mesleğin kişi olarak kendisine uyup uymadığına bakması önem taşır.

 

9.İnsanlarla iyi geçinebiliyor muyum?

Hemen hemen bütün mesleklerin insanlarla ve insan ilişkileriyle bağlantısı vardır. Ancak bazı mesleklerde insan ilişkileri ve insanlara karşı temel tutum meslekte başarılı olmak ve iş tatmini duymak açısından daha büyük önem taşır.

Bazı meslekler insanlara yardım etmeyi (doktorluk, hemşirelik, psikologluk, diş hekimliği gibi.), bazıları insanlara hitap etmeyi (avukatlık, sigortacılık, yöneticilik, halkla ilişkiler uzmanlığı gibi.), bazı meslekler insanlara bir şeyler satmayı gerektirir (tezgahtarlık, pazarlamacılık gibi.). Turizm rehberliği gibi bazı meslek mensuplarından da bu üç niteliğe de sahip olmaları beklenir.

İnsanlara rahat ve sağlıklı ilişki kurmakta güçlük çeken bir kişinin bu mesleklerden birini seçmesi, hem onu zorlayarak işindeki başarısını tehdit eder, hem de hizmet etmesi beklenen kişi ve kuruluş bundan zarar görür.

Burada üzerinde durulması gereken önemli nokta, insanın kendisinin bu özelliğinin farkında olmasıdır. Yoksa hiç şüphesiz uzmanların yardımı ve kişinin kendi gayretiyle her zaman bu zaafları bir ölçüde giderme imkânı vardır. Ancak kişi toplumsal saygınlığı yüksek bir noktaya oturduğu zaman bu eksikliklerini görmemesi ve hatayı dışında araması sık rastlanan bir durumdur.

Buna karşılık birçok meslek insanlarla ilişkilere daha az ihtiyaç gösterir. Makine, inşaat, ziraat mühendisliği, mimarlık, dekoratörlük v.b.

 

OKUL BAŞARISI MESLEK BAŞARISI KONUSUNDA FİKİR VERİR Mİ?

Okul başarısının meslek başarısı konusunda ne ölçüde fikir verebileceği öteden beri tartışılan bir konudur. Böyle bir tartışma sırasında pek çok kişi okul hayatında başarısız ama mesleğinde başarılı veya okul hayatında başarılı ancak mesleğinde başarısız olanları hatırlar ve örnek gösterir.

Okul başarısı meslek .başarısı konusunda tam anlamıyla fikir vermez. Bir başka ifadeyle okul başarısı meslek başarısını %100 oranında temsil etmez.

 

AMAÇ BELİRLEMEK NEDEN ÖNEMLİDİR?

"Başarıya giden yol çok çalışmaktan geçmez"

Başarılı bir hayat "uyumlu ve doyumlu" yaşanan bir hayattır. Geçmişte başarı için, aynı öneriyi içeren tek bir reçete sunulurdu. "Çalışmak, çalışmak ve gene çalışmak" veya "çok çalışmak". Oysa çağdaş başarı kavramı içinde "çok çalışmak" yerini "etkili çalışmaya" terk etmiştir.

"Etkili çalışmak", zamanı belirlenmiş amaçlar ve saptanmış öncelikler doğrultusunda programlı olarak kullanmaktır. "Etkili çalışma" programı içinde eğlenmeye, dinlenmeye, aileye, sevdiklerine zaman ayırmaya ve hobilere daima yer vardır.

Başarılı olabilmek için mutlaka amacın açık ve net bir tanımının yapılmış olması, kişinin buna inanması ve bu amaca yönelik yıllık, aylık ve haftalık programların düzenlenmesi ön şartlardır. Günlük ve haftalık programı içinde amacına zaman ayırmayan kişi "amaç sahibi" değil, "hayal sahibi" bir kişidir. Unutmamak gerekir ki amaçlar davranışları başlatır, sonuçlar bu davranışları sürdürür.

Amacın açık ve net olarak tanımlayan kişinin bunu düşünmesi yetmez. Eğer amacımız bilgisayar mühendisi olmaksa, çalışma masamızın karşısına bir kartona "Ben bilgisayar mühendisi olacağım" diye yazarak asmak yararlıdır. Böyle bir tutum insanın hayallere dalmasını önlemesi ve boş zaman etkinliklerini planlaması açısından çok yerinde olur.

Başarılı bir insan belirlediği amaçlarına belirli bir zaman dilimi içinde ulaşmış olan kişidir.

 

BAŞARI PROGRAMLA GELİŞİR:

Başarı, birey için anlamlı olan amaçların yapılmış olan günlük programlarla adım adım gerçekleşmesidir. Belirlenmiş "kişisel amaçlar" olmadan başarılı olmak mümkün değildir. "Herkes istiyor" diye herkesin amaçladığını istemek, gerçekten bir amaç sahibi olmak demek değildir. "Genel amaçlar" peşinde olmak hem insanın enerji ve gayretini yoğunlaştırmasını engeller hem de ulaşıldığında insanı mutlu etmez.

Amacını açık-seçik belirlememiş bir kişi dümeni olmayan bir gemiye benzer. Gemi sürekli yol alır, içindekiler çalıştıklarını zanneder ancak geminin akıbeti şansa ve kadere kalmıştır. Böyle bir gemi kayalara çarparak parçalanabileceği gibi hiç ilgisiz bir limana da gidebilir.

 

BAŞARIYA ULAŞMAK İÇİN:

Başarı değişken bir kavram olduğu için genel-geçer bir tanımını yapmak mümkün değildir. Ancak başarı, genel bir çerçeve içinde "uyumlu ve doyumlu" yaşamak olarak tanımlanabilir.

Başarılı olmak için çok çalışmak değil etkili çalışmak gereklidir. Etkili çalışmak zamanı belirlenmiş amaçlar ve planlanmış öncelikler doğrultusunda programlı olarak kullanmaktır. Başarılı olmak için amacın açık ve net bir tanımının yapılmış olması ve bu amaca yönelik yıllık, aylık ve haftalık programların yapılması temel şarttır.

Çeşitli ölçüler kullanılarak başarılı oldukları belirlenmiş kişiler üzerinde yapılan araştırmalar başarılı kişilerin şu özelliklere sahip olduklarını ortaya koymuştur.

 

A.DURUMUNU DEĞERLENDİRME ÖZELLİĞİ:

Bu kimseler, güçlerinin, niteliklerinin ve yeteneklerinin sınırlarını bilen ve sahip oldukları imkânlardan başarılı olan insanlardır.

 

B.ZAMANI İYİ KULLANMA ÖZELLİĞİ:

Birçok insanın şikâyet ettiği gibi, zaman "çok hızlı" değil sabit bir hızla geçer. Başarılı ve başarısız insanlara eşit ve demokratik olarak verilmiş tek şey zamandır. Herkesin günü 24 saat, haftası 7 gün, ayı 30 gündür.

Başarılı olanlar zamanlarını kendi seçtikleri amaçları doğrultusunda planlı ve düzenli olarak kullananlardır. Başarılı insanlar, önemli olanla önemsiz olanı birbirinden ayırır, zamanlarını daha az önemli işler ve ayrıntılar ile değil "olmazsa olmaz" niteliğindeki öncelikli işlerden başlayarak kullanırlar.

 

C.AMACI BELİRLEME ÖZELLİĞİ:

Amaç belirli bir zaman dilimi içinde ulaşılması istenen noktadır. Bunun için daha öncede belirtildiği gibi amacın açık ve kesin olarak tanımlanması ve bunun yazıya geçirilmesi gerekir. Ayrıca bu amaca giden yolun bölümlere ayrılması ve belirli zaman dilimleri içinde ne kadar mesafe geçildiğine bakılması yararlıdır. Bu değerlendirme sırasında sebepler ve mazeretler üzerinde değil, somut sonuçlar üzerinde durmak gerekmektedir.

 

D.DİNLEME VE GÖZLEME ÖZELLİĞİ:

Etkili konuşmak hiç şüphesiz çok önemli bir niteliktir. Ancak dinleyecek ve müdahale etmeden sükûnetle gözleyecek sabra sahip olmak, kişiye birçok durumda etkili konuşmaktan daha önemli avantajlar sağlar.

Dinlemek ve gözlemek, sorulacak birçok sorunun cevabının kendiliğinden ortaya çıkmasına yardımcı olduğu gibi olayların doğal akışının bozulmamasına ve böylece edinilecek bilginin gerçeğe daha yakın olmasına imkân verir.

E.SUSMASINI BİLME ÖZELLİĞİ:

Bu özellik dinlemek ve gözlemekle birçok açıdan benzerlik gösterdiği halde bütünüyle aynı değildir. Susmak, insanın sonradan pişman olacağı ve telafi etmek için çaba harcayacağı durumlardan kurtarır. Özellikle problem sırasında ve gerginliğin yaşandığı durumlarda kişinin ağzından çıkardıkları sebebiyle sonradan güç durumda kaldığı bilinir. Bir düşünürün söyledikleri bu konuya ışık tutmaktadır. "Söylediğim birçok söz yüzünden başım çok derde girmiştir, ancak şimdiye kadar söylediğim herhangi bir söz sebebiyle pişmanlık duyduğumu hatırlamıyorum."

Başarılı olan insanlardan şikâyet etmek, pişmanlık duymak ve hayıflanmak yerine önlerindeki problemi nasıl çözeceklerine bakarlar. Dünyayı ve şartları değiştirmek yerine kendilerini değiştirmeye gayret ederler. Çünkü dış dünyayı değiştirmek için imkânlarımız ve gücümüzün sınırlı olmasına karşılık, değişikliği kendimizde yapmak konusunda çok daha büyük bir şansa sahibiz. Bir başka ifadeyle başarılı insanlar, sebepleri kendi dışlarında değil, kendi içlerinde ararlar ve sonucunu değiştiremeyecekleri durumları kabul edip, problemi çözecek yeni alternatif yollara yönelirler.

 

ÇALIŞMAK İSTEYİP DE ÇALIŞAMAMA:

Çalışmaya başlamak konusunda güçlük çeken öğrenciler bu güçlüğü şöyle dile getirirler:

*Çalışmam gerektiğini biliyorum ama çalışamıyorum.

*Kitabımı açıyorum ve kitaba bakarak öyle oturuyorum.

*Biliyorum neden bir türlü dersin başına oturamıyorum.

Çalışmaya başlamanın bu öğrencilere zor gelmesinin sebepleri şunlardır:

*Çalışmayı sevmemek.

*O dersi veya konuyu sevmemek.

*Başka bir şey yapmak istemek.

*Başarısız olmaktan korkmak.

"Çalışmam gerektiğini biliyorum ama çalışamıyorum" diyen öğrencilerin büyük çoğunluğu, gerçekte anne-babaları istedikleri, arkadaşları veya herkes gittiği için bir üniversite programına gitmek isteyenlerdir. Bu öğrencilerin ders dışında okumaya istekli ve ilgili olmadıkları boş zamanlarında okuma dışında etkinliklerle ilgilendikleri görülür. Bir başka ifadeyle "bir sınavda veya okulda başarılı olmak" ve bunlar için "çalışmak" bu öğrencilerin kendi amaçları değildir. Bu açıdan bakınca, gençlerin zorlanmalarına şaşırmamak gerekir. Çünkü bir başkasının amacı için insan ancak bu kadar gayret harcar.

Ders çalışmak için öğrencinin kendine ait bir sebebi yoksa yeterince verimli çalışması mümkün değildir.

Çalışmaya başlamak ve sürdürebilmek için çalışma sebebinizi belirlemeniz (amacınızı saptamanız), zamanınızı öncelikleriniz doğrultusunda düzenlemeniz, çalışmak için kendinizi düzenlemeniz, çalışma ve başarı konusundaki endişelerinizi ve olumsuz düşüncelerinizi ortadan kaldırmanız gerekmektedir.

Çalışmak istedikleri halde çalışamadıklarını söyleyen öğrencilerin büyük çoğunluğu çalışmak için kendilerine ait gerçekten benimsedikleri bir sebepleri olmayanlardır. Bu durumda olan öğrencilere doğru bir arkadaş grubu seçerek çalışma programlarını yapma ve uygulamalarını öneririz.

Çalışmakta zorlanan bütün öğrencilere söyleyeceğimiz son söz şudur: Bir büyük yarışta başarmak için terlemek ve zorlanmak kaçınılmazdır. Terlemeden ve zorlanmadan başarıya ulaşmak mümkün değildir. Bir yarışa başlarken bunu göze almak gerekir.

Çalışmaya başlamakta veya sürdürmekte büyük güçlük çeken öğrencilere yapılabilecek öneri; bir veya iki arkadaşıyla birlikte günlük veya haftalık çalışma programı oluşturup, bu programı beraberce uygulamalarıdır. Sosyal uyum ve grup baskısı eğer doğru arkadaşlar seçilmişse çalışmaya başlamayı kolaylaştırır, dikkat kopmalarını azaltır.

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 26.12.2012 - Güncelleme: 26.03.2021 10:20 - Görüntülenme: 1924
  Beğen | 0  kişi beğendi