T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
AYDIN / EFELER - Umurlu Çok Programlı Anadolu Lisesi

Ders Çalışma Teknikleri

DERS ÇALIŞMA TEKNİKLERİ

 

ÖĞRENME TEKNİKLERİNİ BİLMENİN GEREĞİ:

Öğrenme tekniği, sınavlarda başarıya götüren tek faktör değildir. Başarıya ulaşmak için öğrenme tekniğinin, azim ve çalışma programı faktörleriyle birleşmesi gereklidir. "Peki öğrencinin yeteneği önemli değil midir?" diye sora bilirsiniz. Önemlidir, ama yetenek, bilinmeyen bir derecede doğuştan getirdiğimiz bir şeydir, onu değiştiremeyiz. Kimse yeteneğini değiştiremez. Ama şartları iyi ayarlamak ve çok çalışmak suretiyle potansiyel kabiliyetini daha büyük oranlarda gerçekleştirebilir. Bu da yabana atılmayacak bir başarı artışı getirebilir. Çoğu insanın şu andaki başarı düzeyini nasıl yükselteceklerini bilmedikleri için o düzeyi alın yazısıymışçasına kabullenmişlerdir. Kişi, yeteneğinde potansiyel olarak varolan daha yüksek başarı düzeyini gerçekleştirmenin yollarını aramalıdır. Yeteneğim az mı çok mu diye kafasının yormamalı, yeteneğim yeterli mi yetersiz mi diye endişe etmemelidir. Aynı yetenekle daha büyük başarı elde edilebilir. Aşağıdaki üç faktör olmadan yüksek bir yetenek bile kısır kalır.

1.AZİM:

Kesin karar verme demektir. Öğrenci mutlaka başarmaya azmetmelidir. Öğrenmeyi, başarmayı bütün benliğinde istemelidir. Öğrenmek duruma hakim olmak demektir. Başarmak kendini ispat etmek demektir. Öğrenirsen ve başarırsan kişiliğin kuvvetlenir, toplum içinde seçkin bir yer kazanırsın, meslek hayatına kendinden emin girersin, hayatta başarılı olursun. Derslerini başarmaya azmederken kafanda bu düşünceler olmalıdır. Azim, ders çalışmanın duygu yönüdür.

 

2.ÇALIŞMA PROGRAMI:

Azmettiğin işi, ancak hayatını düzene koyar ve zamanını planlarsan başarabilirsin. Başarıyı rastlantılara, şansa bırakmayacaksın, haftalık bir program yapacaksın, her bir gün için sabah saat sekizden akşam onbire kadar saat ayırdığın programda ders saatlerini, evde ya da kütüphanede ders çalışma saatlerini, eğlence ve spor saatlerini işaretleyeceksin. Hangi dersler daha çok okuma ve zaman gerektiriyorsa onlara daha fazla zaman ayır. Dersler arasındaki boş zamanları bile değerlendir. Örneğin, henüz çıkmış olduğun dersten tuttuğun notları gözden geçir ya da bir sonraki dersle ilgili olarak önceki hafta tuttuğun notlara bir bak ve gireceğin derse hazırlık yap.

Programa bağlı kal, olur olmaz sebeplerle programı bozma. Ancak şartlar değişirse ya da yaptığın programın aksaklılarını görürsen değişiklik yap.

Azim ve çalışma programı elbetteki vazgeçilmez iki faktördür fakat ders çalışmanın, öğrenmenin ve hatırda tutmanın bir tekniği olmazsa çalışıp çalışıp yine başarısızlığa uğramakta mümkündür. Böylece ters bir sonuç büyük bir hayal kırıklığı yaratır, öğrenci ders çalışmaktan soğur.

 

3.ÖĞRENME TEKNİĞİ:

Öğrenme tekniği, ders çalışmanın akıl yönüdür. Öğrenme tekniği olmazsa azim ve çalışma programı boşa dönen bir çark gibi sonuçsuz kalır.

 

DERS DİNLEME:

 

DERSE ZAMANINDA GİRMENİN YARARLARI:

Geç kalma ,derse zamanında gir. Derse geç girmenin öğretmene ve onu dinlemekte olan arkadaşlarına nezaketsizlik olduğu noktasını bir tarafa bırakalım, meseleyi sana zararı açısından ele alalım. Öğretmen anlatacağı dersin ana hatlarını vermekle işe başlamış olabilir. Kaçırılmaması gereken büyük avantajdır bu. Konunun ana hatlarını dinleyen bir öğrenci derse bir yöneliş kazanır.

 

DERS DİNLEME ZOR BİR PSİKOLOJİK BECERİDİR:

Dikkat gider ve gelir. Aynı dikkat derecesinde sürekli olarak dinlemek imkansızdır. Zihin mekanizması dikkat işlevini sürdürebilmek için değişiklik ihtiyacındadır. Değişmeksizin devam eden bir şeye insan sürekli dikkatini veremez, vermek zorunda kalırsa uyku basar.

 

DİKKATİ UYANIK TUTMANIN YOLU:

Ders dinlemeye değmeyecek kadar sudan ise uyumanın komik olmaktan başka zararı yoktur. Ama sana sıkıcı gelen gerçekten önemli şeyler anlatılıyorsa dikkatinin dağılmasına bir çare bulman gerekir. Çare özetle şudur; derse aktif bir şekilde katılmak, Ne demektir derse aktif bir şekilde katılmak? Birçok öğretmen, kendileri anlatırken sözlerinin kesilip soru sorulmasını da istemezler. Öyle ise başka bir türlü derse nasıl aktif bir şekilde katılına bilir? İnsanın derse aktif bir şekilde katılması demek, pasif dinleme durumundan çıkıp zihnini çalıştırması, anlatılan dersin konusuna ilişkin neler bildiğini şöyle bir düşünmesi, o konuda aklına gelen soruları not etmesi, derste anlatılanların bu sorulara ne derece cevap verdiğini görmesi, dersin içeriğinin kendi düşündüğünden ne gibi farklı yanları olduğunu saptaması, kısacası anlatılanlarla iletişim içinde olması demektir. Dersi böyle kritik ve analizci bir yaklaşımla dinlemek, dersin içeriğine psikolojik bir şekillenme getirir. Kendi zihin faaliyetinle dersin içeriğinde bir takım değişiklikler bulursun ya da yaratırsın. Bunu sonucu olarak dikkatin yorulma, dağılma ve uyuma hızı azalır. Dersi böyle bir yaklaşımla dinleme anlamayı doğurur.

 

DERS ÖNCESİ HAZIRLIK:

Zihnin aktif bir şekilde derse katılması, bir anda düğmeye basar gibi başlatılacak bir şey değildir. Zihnin, derste kendiliğinden çalışması için önceden kuracaksın. Öğretmen, bir sonraki derste işleyeceği konuyu bildiriyor ya da bir sonraki dersin ana hatlarını teksir halinde dağıtıyorsa çok iyi. Bunu yapmıyorsa gelecek derste ne anlatacağını sor. Dersin konusunu öğrenince o konuyla ilgili ön çalışma yap. Ders kitabı, yardımcı kitap ya da kaynak kitaplar varsa o bahsi aç. Konu hakkında fikir edin. Buna pek vakit bulamadığın zamanlar hiç değilse dersten önceki gün ana başlıklara bir göz at, bahsin özeti varsa onu oku. Konu etrafında bir ilgi oluşturmaya çalış, kafanı kurcalayan soruları not et.

 

DERSE ZİHNEN HAZIRLIKLI GELMENİN YARARLARI:

Çoğu öğrenci, böyle bir zihin hazırlığı ile derse gelmediği için anlatılanlarla bir yapı, bir istikamet görmekte güçlük çeker ve anlama işini dersten sonraya erteler. Dersten geriye kalan sadece moral çöküntüsüdür. Derste anlaşılmamış ve moral bozmuş olan bir konu dersten sonrada soğuk gelir. Günler geçer, o konuya el atmak bir türlü içinden gelmez. Sonunda el atmaya karar verir gibi olduğu zaman hatırlarsın ki çalışması gereken başka dersler de var. Vakit daralmıştır, kafanda bir sıkışma hissedersin. Günümüzde stres denilen psikolojik durum seni kıskacına almaktadır. Yine de kitaba uzanırsın, açar okumaya başlarsın, stres anlama gücünü azaltmıştır, zaten zor olan konu büsbütün anlaşılmaz olmuştur. Önünde yığılı duran konulara her gün yenileri eklenmektedir. Hangi birini çalışacaksın? Kaç parçaya bölüneceksin? Bu duruma düşmek istemezsen, öğretmenin anlattığı dersi öğrenme sürecinin başlangıcı haline getirmelisin. Hazırlıklı bir zihin ile alınan ilk izlenimler çok kuvvetlidir. Daha dersteyken başlayan öğrenme sürecini dersten sonraki programlı çalışmalarınla devam ettirirsin. Strese meydan vermeden sınava doğru yaklaşırsın.

 

DERSİN ANA FİKİRLERİNİ YAKALAMA:

Ders konusuna yabancı bile olsan, ana fikirleri, öğretmenin verdiği ipuçlarından keşfedebilirsin. Bu ipuçları, söylemek üzere olduğu şeylerin niteliği ile ilgili olarak öğretmenin bir takım sinyal sözcükler kullanmasıdır. Ana fikirlerin sinyalleri şöyle olabilir: "...........olmasının üç sebebi vardır" ve arkasından sebepler sıralanır: "birinci....ikinci....üçüncü sebep ise...." ana fikrin sinyali olan başka sözler: "ve en önemlisi......." yada "büyük bir gelişmede....." ve arkasından bir ana fikir ortaya konur. Öğretici, her derse niteliği kuvvetli bir ana fikir ortaya koyarak başlar, arkasından örneklerle ya da başka destekleyici fikirlerle ana fikri açıklar.

 

DERS DİNLERKEN NASIL NOT TUTULMALIDIR?:

Not, anlamaktan vazgeçerek değil, tam aksine anlamayı kolaylaştırmak için tutulmalıdır. Not tutmanın bir amacı da zihni pasiflikten çıkarmaktır. Derse, o derste anlatılacak konu üzerinde zihin hazırlığı yaparak girmekten söz etmiştik. İşte böyle hazırlıklı bir zihinle, anlatılan bilgilerdeki mantıksal yapıyı bulmaya çalışmalısın ve tutacağın notlar bu anlayışın bir formülasyonu olmalıdır. Biliyorum, alışmayan için bu formülasyon o anda yapılması imkansız görülen çok zor bir iştir. Ama her zor iş gibi bu da yapa yapa öğrenilir. Ders dinlerken ve not tutarken sanki zihninde sürekli olarak "öğretmen şimdi ne demek istiyor?" ya da "bu anlatılanlardan çıkan fikir nedir?" sorusu varmış gibi davranmalısın. Yani öğretmenin anlattıklarını aynen yazmak yerine zihninde formüle ettiğin ana fikre ve destekleyici bilgileri telgraf diliyle yazmalısın. Telgraf metninin ucuz olması için mesajın özü ne ise onu yazarak hazırlarız. Not tutarken de zamandan kazanmak ve bilgileri yapılandırmak için söylenenleri anlayışımıza göre öze indirgeyerek yazmak gerekir.

Not, kişiye özel bir şeydir. Senin kendi anlayışın, görüşün, önceki bilgilerin ve değerlendirme tarzın neyi ne kadar yazacağını belirler. Bazen bir tek sözcük yazarak sana epeyce bir düşünceyi hatırlatacak bir not almış olursun. Not, senin için bir anlam taşımalıdır, senin dersteki kavrayışını ve anlama çabalarını yansıtmalıdır. Bu biçimde not tutarsan sonradan notlarına başvurduğunda dersin havasına girmen ve dersi kendi zihninde başlattığın düşüncelere, tanıdık bir ruhla devam etmen kolaylaşır. Dersin çatısı önündedir. Notların rehberliğinde ders çalışırken kitaplardan da yararlanacaksın. Notların dersin mantıksal yapısını ortaya koyduğu için bilgilerini ayrıntılar arasında kaybolmadan genişletebilirsin. Oysa ders anlatılırken kavrama çabası göstermeden mekanik bir şekilde tutulmuş notlar sonradan soğuk, anlaşılmaz bir yığın olarak karşına çıkar, sana yardımcı olacak yerde gözünü korkutur, öğrenmeye sıfırdan başlamak zorunda kalırsın. Cansız notlardaki anlamı çıkarmak, canlı canlı anlatılanları kavramaktan daha zordur. Görüyorsun ki derste kavrama çabası göstermek ve kavradığını öz olarak not etmek verimli öğrenmenin başlangıcı ve temelidir.

 

NOT TUTMANIN ÖLÇÜSÜ:

Ne ölçüde not tutulacağını belirleyen başlıca üç faktör vardır:

1.Dersin içeriği. Olguların anlatımına dayanan bir derste olguları değiştirmeden öğrenmen için daha fazla not tutman gerekir. Bir teorik görüşü işleyen, bir mantıksal analiz yapan, bir yorum getiren bir derste ana fikri muhakeme tarzını hatırlatmaya yetecek kadar not tutman yeter.

2.Konuya yakınlık derecen. Konu hakkında bildiklerin ne kadar az ise o derece fazla not tutman gerekir.

3.Ders kitabında ya da başka bir kaynakta aynı konuda bilgi bulunup bulunmaması. Anlatılan konudaki bilgileri başka bir yerde bulamayacaksan daha fazla not tutmalısın.

Çoğu öğrencinin ya mümkün olduğu kadar çok yazmaya çalıştığı ya da hiç not tutmadan oturduğu bir gerçektir. Bu iki tutumunda bazı avantajları olmakla birlikte anlatılanların ana hatlarla yazılması, gerekli görüldüğünde detaya, tanımlara, formül, tablo ve grafiklere yer verilmesi en yararlı yoldur.

 

EZBERCİLİĞİN ZARARLARI:

Ezbercilik her şeyden önce kişiliği zedeleyen aşağılayıcı bir öğrenme tarzıdır. Diyeceksin ki düşünmeye hiç teşvik etmeyen, bilgilerin sınavda aynen tekrarlanmasını isteyen, bekleyen hatta bu tekrarın kendisinin sevdiği ve keramet var zannettiği sözcüklerle yapılmasını isteyen öğretmenler yok mu? Sık sık tekrarlanmasa da bazen karşına bu tip öğretmenler çıkabilir. Kabul! Amacına ulaşmak için ezberleyeceksin ama ezberleme işini sırf o öğretmen için yapmalısın ve yine de ezberlemenin yanı sıra anlama çabası göstermekten geri kalmamalısın.

Gençlik çağında doruk noktasında olan zihin kapasitesi sürekli ezbercilik yapılırsa körleşir. Zihinlerini işletmeyen, yıllarca doğru dürüst anlamadan ezberleyen birçok öğrenci potansiyel kabiliyetlerini geliştirmeden mezun olup çıkmışlardır. Bu gibi öğrenciler gerçek anlamda eğitim görmüş sayılmazlar. Hafızalarında bir takım bilgiler kalsa da düşünce ile yoğrulmamış olan bilgileri içinde bulundukların durumun gereğine göre hatırlayıp kullanamazlar.

Ezbercilerin bilgileri çabuk aşınır, bölük pörçük olur, belirsizleşir. Çünkü bilgileri koruyan, içine girdikleri mantıksal yapıdır. Yapılar olmayınca bilgiler izole parçalan halinde kalır ve bazen de gülünç bir şekilde birbirine karışır. Hatırlamanın akıllıca ve aptalca olanı vardır.

 

DERSİN VEREBİLECEĞİ ŞEYLER:

Ders, öğrencinin öğrenme faaliyetlerine birçok bakımlardan katkıda bulunabilir.

1.Bilgi verme.

2.Bir konudaki tartışma için zemin hazırlama.

3.Kendi başına çalışma için hareket noktası sağlama.

4.Yeni bir araştırma alanındaki bilgileri derli toplu sunma.

5.Zor kaynakları okumaya rehberlik etme.

 

DERSE DEVAM ETMENİN PSİKOLOJİK AVANTAJLARI:

Derse devam etmiş olmak ve derste olan bitenleri bilmek derse hakim olma duygusu verir. Derse devam etmeyenlerin kafasında her zaman dersle ilgili bir belirsizlik vardır. Nelerin önemli nelerin önemsiz olduğu hususunda şüpheye düşerler. Tam olarak nelerden sorumlu oldukları hususunda kendilerini karanlıkta hissederler. İster istemez dersten bir uzaklaşma olur. Öğrenmenin temelini derste atma fırsatını kaçırmışlardır. Birikmiş konuların hepsini birden öğrenme zorunluluğu vardır. Bu sıkışıklık kafalarındaki belirsizlik ve karanlıkla birleşince telaşa kapılırlar. Telaş onların anlama gücünü azaltır. Bunun farkına vardıkları zaman telaş daha da artar. Yapamayacağım, yetiştiremeyeceğim duygusu bütün ağırlığıyla üzerlerine gelmeye başlar. İşte moda deyimle stres denilen ve insanı felce götüren durum budur.

Derse devam etmenin bir avantajı da şudur. Öğretmen, işlediği konunun çeşitli yönlerini, büyük bir serbestlik içinde, karşısındaki öğrencilerin seviyesine adapte edebilir. Öğrencilerin neleri bildiğini, neleri bilmediğini, ilgi ve anlayış derecelerini dikkate alarak bir ders kitabı için imkansız olan bir şekilde konuyu anlaşılır hale getirebilir. 

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 26.12.2012 - Güncelleme: 26.03.2021 10:20 - Görüntülenme: 1401
  Beğen | 1  kişi beğendi